Yatağa bağımlılık; omuriliğin yüksek seviyeden yaralanmalarında, omurilik veya omurgada oluşan tümör veya iltihaplanma durumunda, kanamalarda; beyin dokusunda çoğunlukla tansiyon, şeker hastalığı, damar sertleşmesinin eşlik ettiği boyun ve beyin damarlarında tıkanma, kanama veya ileri yaşlarda beyin dokusunun küçülmesi sonucu oluşan bunama ile gelişebilir. Hasta omurilik travmasında olabileceği gibi genç ve bilinçli veya bunama ve yaygın beyin enfarktlarında (inme) olduğu gibi yaşlı ve bilinci kapalı olabilir. Bilinci açık ya da kapalı olsun tüm yatalak hastaların bakımı bilgi, özen ve sabır gerektirir.
Cilt Bakımı
Sabit şekilde yatmak ve çarşaftaki buruşukluklar, vücudun sırt, kafa arkası, kuyruksokumu, topuk, ve kalça yanları gibi çıkıntılı temas bölgelerinde yara açılmasına neden olabilir. Bu tür yaralara bası (yatak) yarası adı verilmektedir. Hissetme ve acıya tepki verme yeteneği bozulmuş ve korumasız olan bilinci kapalı hastada yatak ve çarşaf katlanmaları, cildin incelmesine, kızarmasına, geç dönemde de yara açılmasına ve zamanla bu yaranın ilerleyerek kasa, hatta kemiğe kadar derinleşmesine neden olabilir. Gerekli önlemler alınmadığı ve tedavi edilmediği takdirde, küçük bir kızarıklık hayatı tehdit edebilen derin bir yaraya dönüşebilir. Yatak yarası oluşmaması için gösterilecek çaba, açılmış olanı tedaviden daha kolaydır. Bunun için iki saatte bir pozisyon değiştirilmeli (hastanın çevrilmesi), kan dolaşımını yani derinin beslenmesini arttırdığından basınç bölgelerine her gün masaj uygulanmalıdır. Yatak çarşafında veya döşekte buruşukluğa izin verilmemeli ve her pozisyon değişikliğinden sonra çarşaflar gerilmelidir. Bası yarası oluşmasın diye kullanılan havalı yataklarda, yatağı oluşturan ve şişip inen hava habbeciklerinin, basının devamlılığını engelleyerek yara açılımına engel olduğu bilinmektedir. Aynı amaçla, vücut şeklini alarak her yere eşit basınç oluşturan Tempur veya su yatakları da kullanılabilir.
Cilt bakımında, cilt hijyeni ve direnci önemlidir. Cilt sabunlu sularla silinip, çocuk yağları ile yağlanmalı böylece cildin direnci arttırılmalıdır. Hasta yıkanabiliyorsa, küvette ılık suda liflenmeli, saçlar ve kıllı bölgeler temizlenmelidir.
Bası yarasını engelleyen diğer bir faktör proteinden zengin bir diyettir. Bunun için bilinci açık ve yutabilen hasta ağızdan normal yolla, bilinci kapalı ve yutamayan hasta ise burundan takılan sonda ile beslenmelidir. Besleme ve idrar sondaları, hastadan aşağı yöne (çeneye ve bacağa) yönlendirilmelidir. Çünkü yukarı doğru tespit edilen sondalar burun kenarında veya idrar yolunda (peniste – vulvada) ciltte ülser açılımına neden olur. İdrar sondası ciltte ezilme oluşturacağından bacak altından geçirilmemelidir. Sonda yerleri aralıklı değiştirilmeli ve takılı bölgeyi germeden tespit edilmelidir.
Damar yolu ve sondaların tespitinde kullanılan flaster artıkları da ciltte sorun oluşturabilmektedir. Flasterler hem allerjik tepkilere, hem de bası yaralarına neden olabilir. Ayrıca ciltten kolayca temizlenemediklerinden sabunla aşırı ovularak temizleme çabası sonucunda ciltte incelmeye, kızarmaya, flora kaybına ve erozyona neden olabilir. Flaster artıklarının kolayca çıkarılmasında eter kullanılabilir ancak anestezik etkisi nedeni ile eter gerek bakıcı, gerekse de hasta tarafından solunmamalıdır. Bu amaçla temizlikten hemen sonra bir torbaya konup, torba kapatılarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır.
Cilt yaralarını önlemek için yatak kenarları yastıklarla desteklenmeli ve kol, bacak ve kafanın sert yatak bölgeleri ile teması engellenmelidir. Yan yatışlarda bacaklar arasına yastık konulmalı ve diz iç tarafındaki cildin sürtünmeye bağlı aşınmasının önüne geçilmelidir. Kıllı bölgelerde kirlenme daha çabuk olduğundan saç mümkünse kısa tutulmalı, koltukaltı ve etek tıraşları düzenli yapılmalıdır. Topuklarda oluşacak kalınlaşmalar, sıcak su ile yumuşatılmalı, törpü ile inceltilmeli, gerekirse ilaç yardımı alınmalıdır. Ayrıca topuk çatlakları yağlanmalı, tırnak bakımı mutlaka yapılmalıdır. Uzun tırnaklar, tırnak altında mikroplu ortam oluşturması yanında herhangi bir yerde ciltte yaralanma oluşturabileceğinden hastanın kendisi için tehlikelidir.
Göz Bakımı
Göz kurumaya karşı duyarlıdır ve normalde her göz kırpma ile ıslanmaktadır. Uykuda ise kuruma olmaması için kapalı olması gerekir. Özellikle bilinci kapalı hastalarda göz kapakları tam kapanamadığı, göz kırpma refleksi olmadığı için gözler açık kalabilir. Bu durum kornea denilen saydam bölgede kuruma, ülser açılması, hatta opaklaşma ve körlüğe neden olabilir. Göz bakımı, her iki gözün serum fizyolojik ve yumuşak bir bezle silinmesinden ibarettir. Gözler, içten dışa doğru (burundan şakak yönüne) silinmelidir. Bilinci kapalı hastalarda, gözler 4 saatte bir serum fizyolojik veya yapay gözyaşı ile nemlendirilmeli, uyku saatlerinde özel kompres ile kapalı tutulmalıdır. Bu işlem de basitçe bir flaster ile üst ve alt kapakları birbirine bantlayarak yapılabilir. Gözde kızarma, sulanma ve kaşınma şeklinde bulgular çıktığında enfeksiyon açısından yardım alınmalıdır.
Akciğer Bakımı
Yatağa ve yatmaya bağlı olarak hastanın sırt bölgesinde solunuma karşı bir kuvvet oluşur. Bu kuvvet, solunum kaslarında kuvvetsizliğe, göğüs kafesinin genişlemesinde azalmaya ve soluk alıp vermede yetersizliğe yol açar. Ayrıca, yerçekimi etkisiyle ve öksürmekle çıkarılacak balgamın engellenmesi akciğerlerde salgı, balgam birikimine neden olur. Bu birikim atılamazsa, oksijen alımı azalacak ve enfeksiyon oluşumu kolaylaşacaktır.
Salgıları harekete geçirmek ve göğüs kafesinin genişlemesini sağlamak için odanın uygun nemde, %30-60 arası olmasına dikkat edilmelidir. Ortamın nemlendirilmesi; ev ortamında kalorifer üzerine su kapları konarak veya ortamda çaydanlıkla su kaynatarak kısmen veya nebülizatör denen ve soluk borusuna doğrudan buhar üfleyen cihazlar yardımı ile etkili bir şekilde sağlanabilir.
Hastaya derin nefes alma, öksürme ve ıslık çalma gibi egzersizler yaptırılabilir. Burundan alınacak nefeste, havanın burun boşluğunda ısıtıldığı ve nemlendirdiği bilindiğinden özellikle ağız yerine burundan nefes alma teşvik edilmelidir. Sık ağız bakımı ve yutma egzersizleri öğretilerek ağız içinde salgı birikimine engel olunur.
Solunum fizyoterapistinden yardım alınarak solunum egzersizleri (perküsyon,vibrasyon, postural drenaj) öğrenilir ve fizyoterapist eşliğinde bu egzersizler yapılır.
Perküsyon; taputman, sırta yumrukla vurularak balgamın hareketlendirilmesi.
Vibrasyon; perküsyonda yapılan aynı işlemin titreşen pilli bir aletle yapılması.
Postüral drenaj; hasta pozisyonlarının aralıklı değiştirilmesi ile yer çekiminin kullanılarak balgamın atılmasına yardımcı olunması.
Ek olarak balgam yumuşatıcı, bronş genişletici ve dışarı atmayı kolaylaştırıcı ilaçlar (Benical, Asist, Bromeksin şurupları) kullanılabilir. Hasta kendi başına soluyamıyorsa solunum ve balgam atmayı kolaylaştırmak için boğaza bir tüp yerleştirilmesi (entübasyon) veya soluk borusu halkalarının arasından cerrahi olarak delik açılması ve buraya bir kanül yerleştirilmesi (trakeostomi) planlanmalıdır. Bu yöntem, ağız ve burun salgısı veya yemeklerin nefes borusuna kaçmasını engeller ve solunum yolunu kısaltarak daha kolay soluk alıp vermeye yarar. Soluk alamayan hastada da ilave solunum cihazı bağlanması rahat bir soluk yolu ve akciğer bakımına olanak sağlar. Bu yolla, salgıların öksürtülerek veya emmeçler (aspiratör) yardımıyla tüp içinden aspire edilerek dışarı atılması kolaylaşmış olur. Aspirasyonda, tek kullanımlık steril eldiven ve aspirasyon sondası kullanılmalıdır. Trakeostomi çevresi de serum fizyolojik ile temizlenmeli ve altına steril gazlı bez ya da trakeostomi pedi yerleştirilmelidir. Oksijen ihtiyacı varsa solunan havada oksijen oranını arttıran oksijen tüpü/maskesi bulundurulmalıdır.
Bu metni Sayın Dr. Murat S. Döşoğlu’nun yazısından derledim. Metnin tamamına buradan ulaşabilirsin.
İlgini çeker Yatalak Hasta Bakımında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Modern insan rekabet ettiği için değil paylaşmayı bildiği için bugüne kadar yeryüzünde hayatta kalmayı başardı. Beğen ve paylaş.
Çok faydalı ve güzel bir yazı olmuş. Çok beğendim.