Geçtiğimiz Aralık ayında Ayasofya’ya gitmiştim. Bahçede bir kahve içmek için oturduğumda dışarıdan gelen piyano sesi ile adeta büyülendim. Kızım söyledi parçanın adını “Vals”. Parça hiç durmadan defalarca çaldı; sanki bana bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Hemen internette arattım ve böylece Evgeny Grinko ile tanışmış oldum. Adını hiç duymamıştım ama bizim topraklarımızda çok seviliyormuş ve Anadolu’da konserler veriyormuş. Bir baktım en yakın konseri 1 Mart Gaziantep; memleketim. 1 Mart’ta orada olmalıyız dedim. Ailecek konsere gitmeye karar verdik hem annemi de ziyaret etmiş olurduk.
Şubat başı annemi ziyarete gittiğimde herkes annemin iyiye gittiğinden, hareketlerinin arttığından bahsediyordu ama bana pek de iyi gelmedi. 19 aydır bilinci yerindeyken hareket edememek, konuşamamak onu çok zorlamış, kuş kadar kalmıştı. İnançlı biriydi. Dinimizin gereklerini samimiyetle yaşayan aydın bir kadındı. Sağlığında okuduğu duaları okudum kendisine, inancını kaybetmemesi için destek olmak istedim. Yatağa düşmeyi, bakıma muhtaç hale gelmeyi hiç beklemiyordu, bu yüzden inancı sarsılmış olabilir diye korktum açıkçası.
Ömrü sabretmek ve şükretmekle geçti. Yapılacak bir iş varsa asla ertelemez, elinden gelenin en iyisini yapardı. Zor bir hayattı onunki. Çok yük taşıdı, karşılık beklemeden hep verdi. Hiç beddua ettiğini duymadım. En ağır lafı “Allah ıslah etsin” idi. O, hep idare eden kadın neslinin son temsilcilerindendi. Biz üç kızına ayaklarımız üstünde durmayı, bir kadının mutlaka altın bir bileziği olması gerektiğini öğretti. “Her şerde bir hayır olduğunu, başıma gelen her şeyin bir sebebi olduğunu” onun sayesinde öğrendim.
Son yıllarda dağılmış, gideceğim yöne bir türlü karar veremiyordum. Enerjimi doğru yere kanalize etmenin derdindeydim. Amacım öncelikle faydalı olacağım, gerçekten bir boşluğu dolduracağım bir şeyler yapmaktı. İyi olduğumu bilmeme rağmen senaryo işlerinde istediğim gibi ilerleyemiyordum. Sonra annem felç oldu. Babamın 2,5 sene süren koma sürecinden sonra yine darbe yemiştik. Bu, bizim başımıza ikinci kez gelmişti; burada bir mesaj olabilir miydi?
Çok şükür imkanlarımız vardı, babamdan ötürü deneyimliydik ama gene de hasta yakını olarak çok zorlandık. Tek başına, zor şartlarda olanlar ne yapar diye düşündüm. Hasta yakınlarının, ellerindeki telefondan başka oyalanacak bir şeyi yok, oradan onlara ulaşayım istedim. Şifa Bulsun ile deneyimlerimi, ihtiyaç olabilecek bilgileri paylaşmaya başladım.
Tekne kazıntısı olarak tüm çocukluğum büyüklerin hastalıklarını, ruh hallerini gözlemekle geçti. Duygularını bir şekilde ifade edenin daha sağlıklı olduğunu, alttan alanın romatizmal hastalıklar ve eklem ağrılarıyla uğraştığını, sevildiğini hissetmeyenin kalbinin teklediğini, gerilimini içine atanın yüksek tansiyon sahibi olduğunu, üzüldüğü olaylarla yüzleşmek yerine unutmak isteyenlerin şekere, karbonhidrata yönelip Alzheimer’a yakalandığını hissederdim.
Şifa Bulsun ile okuyup araştırdıkça bu hislerimi doğrulayan bilimsel açıklamalara ulaşmaya başladım. Sanki bilmediklerimiz bildiklerimizden kat kat fazlaydı. Bazı doktorların, Batı’dan gelen her bilgiyi hiç sorgulamadıklarını fark ettim. Oysa ellerindeki bilgiye biraz şüpheyle yaklaşsalar, bir kısmını eleseler, bütüncül sağlık yaklaşımına, binlerce yılın öğretilerine bu kadar mesafeli olmayıp biraz kafa yorsalar… Güncel bilgiler ile eskileri birleştirseler bir çok hasta şifa bulacak, koruyucu tıp sayesinde hastalananların sayısı azalacak… Neyse ki bazı hekimlerimiz bu yolda büyük mücadele veriyor.
Şifa Bulsun, bana mucizelerin kapısını açtı adeta; meğer hayır duası almak ne muhteşem bir şeymiş. Yıllardır okyanus ortasında yalpalayan ben, hedefimi belirleyince yelkenimi açtım. Rüzgar nereden eserse essin yelkenimi kullanarak menzile ilerlemeye başladım. Annemin bunca zamandır, Temmuz 2017’den beri bunca çektiği eziyet en azından benim yolumu hayra çevirdi diye avutuyordum kendimi.
Şubat ortası, tam 1 Mart için biletleri alacağım sırada Evgeny Grinko’nun 5 Mart’ta İstanbul’da konser vereceğini öğrendim. Çocuklar okullarından geri kalmayacak, masraf azalacak diye düşünebilirdim ama ben içimdeki sese güvendim. Benim, 1 Mart’ta Antep’te olmam gerekiyordu. Uçak ve konser biletlerimizi aldık.
Dün gece rüyamda çok canlı, rengarenk, dönen, helezonik bir şekil gördüm ve inanılmaz bir özgürlük hissettim. Bizi havaalanına götürmek için gelecek taksiye hazırlanmak için saati çok erkene kurmuştum. Saat çalmadan telefonun sesiyle uyandım. Annem… Şimdi havaalanındayız. Annemi bu ikindi yolcu edeceğiz. Bilemiyorum son yolculuk mu yoksa sadece bir istasyondan mı ayrıldı… Tek bildiğim hep beraberiz, biriz ve bir gün mutlaka buluşacağız. 1 Mart 2019

Bugün 5 Mart. Biletler alınmıştı, bavullar hazırdı, taksi geceden çağrılmıştı. Kızlarımın pazar gününe dönüş bileti vardı. Annemin gücünün azaldığını hissettiğim için uzun kalmak üzere gelmiş, Mart iş programımı boşaltmıştım. Abimler, teyzemler bizim uçakta yer olmadığı için apar topar, aktarmalı ancak yetiştiler.
Evgeny Grinko konserine gidemedik ama bizi annemin cenazesine getirdi ve ruhsal olarak hazırladı, çünkü biz o Aralık günü kızlarımla bir şeyleri hissettik. Şubat’ta son gördüğümde hissim iyice kuvvetlendi. Bazen hislere teslim olmak ve kalbin sesini dinlemek en iyisi galiba.
Modern insan rekabet ettiği için değil paylaşmayı bildiği için bugüne kadar yeryüzünde hayatta kalmayı başardı. Beğen ve paylaş.
Mine’cim
Başınız sağolsun.Bir konserin sana getirdiği mesajları böyle güzel algılayabilmen çok hoş.Hayatın getirdiklerini savrulmadan karşılama gücü versin tanrım herkese …
Teşekkür ederim Tülay Abla’cım.
Başın sağolsun Minecim. Hislerini ne kadar güzel anlatmışsın. Bu olumlu düşüncelerinin hayatında sana hep yön vereceğine eminim.
Buketcim dostlar sağolsun. İyi dileklerin için teşekkür ederim.